6 Nisan 2011 Çarşamba

siyaha düş.

yok sen beni kurtaramazsın kurtaramamış kimse kimseyi diyor vega yok'ta. hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmaya gelmemiştir diyor günday piç'te. kurtuluş ankara'da bir mahalle adı fazlası değil diyor yine günday muhtemelen kinyas ve kayra'da. gel seni kurtarayım bu hayattan diyor harun behzat ç'de konsomatris kıza ve kız kahkaha atarak cevap veriyor: asiğl beğn seni kurdarayim. aşktan kaçış varsa bile kurtuluş yoktur diyor menteş korkma ben varım'da -ama konuyla hiç alâkası yok kurtuluş geçti ya durduramadım kendimi.

''bunun için değişti'' diyor artizin teki bir denizyıldızını denize fırlattıktan sonra. nasıl kendinden emin... doğru söylüyordu adam yerin altından gönderdiği rulo yapılmış minik kâğıtlarda: iki kere iki küstahlıktır.

şimdi burada kendi küstahlığıma mı laf ettim? düşüp topuğuma tutunan herkesi kurtarıyormuş gibi yapan yanım -hadi buna bir ad verelim. feminen bir ad olsa gerek. bir o kadar ucuz çünkü dolaşımda. ve olgun. dudağının kıyısında müstehzi o gülüş. hatta buna feminen demeyelim de orospu diyelim dimdirekt. başka dilin sıfatını bu dilden pekiştirelim bunu yaparken.

''seni anlıyorum.'' anladığı herkese bunu belirtmek zorunluluğu belki sorumluluğu ha belki büyük takıntım: etik. ne vaadediyor anlayan anlaşılamayana? herkes anlaşılmamanın öfkesinde anlaşılamamanın soğuğunda bir sinirden bir üşümekten titrerken ''gel benim battaniyem var'' küstahlığını yaptıran nedir bana,  büyük anlayana, halâ adını koymadığımız o orospuya? anlaşılmanın ılık ve yumuşak göğsüne bağımlı kıldıklarımla ayrı odalarda ağlıyoruz sonra utanmadan. yani onların utanacakları bir şey yok... acıyorum ya. çok acıyorum ya ben. memeden kesilmek çocuk için ilk büyük travmaymış. annenin memesine acılar sürmesi çocuk tarafından asla kabul edilemezmiş. en çok güvendiğinin kendine neden bunu yaptığını asla anlayamazmış bir çocuk. onlar da anlamıyorlar. büyük çocuklar yani. şimdi freud olsa çocuğun anne babasıyla değil de başkalarının anne babası üzerinden kimliklendiğini görse ne derdi acaba? kimliklenen çocuk ben oluyorum henüz adını koymadığımız ben. işin içinde arzunun değişen nesnesi de var cicim çok karışık bu işler. bir kere bu durumda arzu özne değil nesne konumunda. cümlenin başında olmadığından değil edilgenliğinden. arzuyu fena hırpalamışlar. cümlesinde tam da kahvehanelere yakışır o rivayet kipi yok mu? arzuyu öldüren fail özne var: başkalarının bebekleri. özneler kaç çeşittir? sırf ben içinde ben içimde yani benim içimde çok çeşitli.

bu yazının kurtarılmayı bekleyen cam parçamdan bahsedecek gibi görünen bir yanı var. menzili uzun varamıyorum. bilinç akısı tekniği he mi? bilincimin akışına bırakırsak hep ters köşelere göndereceğinin kabulü bende mevcut. ''asla sonuçlanmayacak bir yönlendirme döngüsüne'' girdik hem kurtarılan camla kesilen bilek tözdür. döne döne fade out.